okyanus sularında yüzüyor
paçavrası tek renkli kırık yelkenli
saltanatsız gemilerin limanı sanıyor seni
koynunda bıraktığı saltanat düşkünü beyzadelere inat
bir yelkeni kırık
bir de kalbi
soluğunu emsen rüzgarın
ya da kapatınca kirpiklerini
doluşsa gizliden
kırpık kırpık yıldız semazenleri
dönmekten yorgun ayakların
kara sularında
bahtı kara yazsa
bir de senin alnında
yine de çıkardım seninle o yolculuğa
kokulu mumların ahusunda tütüyor
şekilsiz aydınlığın dibine vuran şavkı
küçük küçük yanınca büyümüyor insan
ya da çok yanınca yakmıyor mumun alazında
aşkı
eriyip de bitsin istiyorsun tenine deyince
bir de ihanet edince
hele bir de terk edince
aynı hedonist zihniyet her daim kapında köle
yine de erirdim seninle bedeninde her gece
çift renkli sarmal bakışın yansıyor
tütsülerin sarhoş ettiği etten duvarlarıma
sandal ağacına yaslanmışsın yol alırken
odayı kesif bir cinnet kokusu sarıyor
bense seni sarıyorum ruhumun dallarıyla
aşkın kimyasal etkisine parafin sıkıyorsun
bir de kör gözlerime kurşun
acılarımı sakladığın adına yazıyorum
tüm sevişmelerimi
kutsal bildiğim emanetlerini öpüyorum
ne bir cami avlusunda
ne de zangoç kucağında
lapiska saçlarına taktığın
simli tokaya boyuyorum geldiğin sokakları
bu kentin surlarından seyredeceğim intiharını
boğazı yararak geçtiğin suların intikamı
boğazım yarılacak belki
gitme diye haykırırken adını...
alicengizoyunu
(hayaller kuruyorsun onunla ilgili; olumsuz bile olsalar, olmayacak bile olsalar
sen olduruyorsun, çünkü gücün buna yetiyor…)