çığlığın ilmine ermiş
derviş kapısı bu kalp
kendi içinde yasaklı kalmış acının ustası
ki
kaç duvarla kapatır acısını…bilir misin
söze dahil bir nefsin uykusu
kirpikten giyinirmiş ihramı
tanımsız yaraların adını sıvar
kapalı kapılar gibi saklar
aşk’ı
aşk’a noksan gelen tamamlar
tamamlanmaz olanı
emanet sevmeler edindiğimiz bedenleri kutsarken
eski mabette devşirme bir sabahın
kan boyalı ihanetinde kuruyoruz
tartıldıkça günahlarımız
birbirimize hep fazlayız
oysa gidilen yollar içinde zenginleştik
göze hasret düşürdükçe ayrılık
dudaklar da zalim pişmanlık
dayatılmış ölümleri yaşadık
bilmediğimiz bir kentte
sahipsiz köpekler kadar yalnızdık
sahiplenemediğimiz şimdi içimizde kalıntı
aşk’a noksan gelen tamamlar
tamamlanmaz olanı
çözülüp yığılmış kalbinde
kimsesi bilmiş bir hüzün emziriyor
aşk’ı
sezginin can evinde
çekilmekten yorulmuş sabır
düştükçe geceye kahır
düşün olmaya kalktım
sen
gelip giden hayatım
ben
elinin çizgisinde sadece kıvrım
divane ruhlar iğnelendi kederine
ve inanmak istedin kaderine
kabulümdür…ne yapalım
ki
yazı yarası
aşk’a noksan gelen tamamlar
tamamlanmaz olanı
alicengizoyunu
(…hep bir yanımız eksik başladık sevmeye…olsun…ya hiç sevemeseydik…!)