çığlığın ilmine ermiş
derviş kapısı bu şiir
kendi içinde yasaklı kalmış acının ustası
ki
kaç şiirle kapatır acısını
sen bana onu söyle şair...
ilkin içini okuduğun bir zaman tüneli masalı
kayıp söylentiler yazılıydı duvarında
ağlamayı keşfe çıkmış gözlerin
suyla buluşan beyazıydı anımsadığım
daha henüz mavisi dilenmiyorken tanrıdan
düşler…göğün elleriydi
içinden geçen bir tebessümü kucaklayan
güvercin gözlü düşler
kül gecenin yaşsız yüzünde kör bir taş
yüreğin orta yerine mıhlamış yalnızlığı
çekilesi ne çok kaderi varmış
ki
sabahı bekliyor
buğulu bir sıkıntının adı ile
aşk ortalı bir ruh metod defterine
gece olur
tüm yıldızlar
aşk’a düşebilir diye yazılmış
düştükçe birer birer yalanlar
doğrular
…kayıptır yaşanmış yıllar
oysa sararmış ne çok anı var
muskayla içinde saklanmış yazı gibi
sigarayla dağılan dumanında hayal
o hayaldeki pişmanlıklar için emzirilen dil
nazara gelin olmanın yokluğuna
söz damlatır
anlamazsın…büyümüştür aslında
gözünde büyümüş bir hasreti kucaklayan
güvercin sözlü düşler
kıyametimi erteleyip döner gelirim dediğin an
ermiş olmak için hafızaya çekilir ya kalp
çekilesi ne çok kederi varmış
ki
yolu bekliyor
gidenlerin değip de dokunamadığı sevda ile
aşk ortalı bir ruh metod defterine
gün olur
mat bir renk
aşk’a dönüşebilir diye yazılmış
döndükçe sevenler birbirine
döndükçe dünya terk edenlerle
...bir kırmızılık lafı daha vardır söylenecek
ortasına gelinmiş kederin
.
.
.
aşk insanın içindeki ölümdür
sonrası için okunacak dua değil
alicengizoyunu
(…bir gün tek başına, bizim için şiir demekti… yalnız kalamayacaksın demiştim değil mi…)