upuzun bir yalnızlığa akıyor gece
dilimden kayan yaralı sözcükler
birikiyor
hıçkırıkla sarsılan mendile
öfke nöbetiyle titreyen ellerim
boşluğa düşerken
miadını dolduran kanamalı
aşkı
çaresizce izliyorum çarmıha gerilirken
gönül evine sığmayan hüzünler
taşıyor bendimden
ay kanayıp sularda kaybolurken
eprimiş anılarla birlikte düşüyorsun gözlerimden
öpüşüyor yağmurla didiklenen düşlerim
küme küme bulutlar geçiyor üzerimden
en siyahını ben alıyorum
grisini sen…
havada uçuşan çelişkili sesler
sığınıyor göğüs kafesime
düşler harf harf eksilirken sözcüklerden
çoğalan keskin alevler
sıçrıyor parmak ucumdan yüreğime
hançerliyorum dilimin ucundaki sözcükleri
belleğim uyuşurken
ıslayıp acıyı yağmurla
asıyorum kirpik tellerime her akşam yeniden
oysa
“önceden yazılmış repliklerle
aşk oyunu oynanmaz” diye
perdeye gölge düşürmemiştim
aklım ateşle oynarken…
şimdi
özün söze hükmettiği yerdeyim
hangi şiir ruhun arterine neşter olur ki
ölümü alnından öperken!
Aslı Aydın