Hastahane koridorlarında ağlayan
Ve yeni solmuş bir gülün adıdır; zeynep,
Karanlığa inat binlerce yıldızların,
Bağdat’a doğan gecenin adıdır; zeynep..
Yıkılmış kentlerin dili yoktur, bilirim…
Sevgiyle harmanlanmış dostluklar nerede!
Martın yirmisinde denize hüzün akar,
Mavinin türküsünü söyleyenler nerede!
Necef’te, basra’da yaraları kim sarar..
Anlaşılan medeniyet tarihte kalmış..
Dünyaca şanlı iki zalimin elinden,
Muharrem ayı şu ırak’a haram oldu,
Yüreklerde acılar şimdi çok derinden,
Şehirlerde talan, minik eller kan oldu,
Mazlumlarda ah, mazlumlarda şimdi figan…
Yaralı bağdat; bir kralın sürgün evi..!
Dünya tarihi on dört asırdan bu yana,
Dini bir milletleri, hiç ayrı görmedi,
En içli güfteler bağdat’lı analarda:
“Gidip gelmeyecek, dönüp görmeyecekler…! ”
Zeynep, sabah olmasını beklemektedir,
En hüzünlü dualar da gece dökülür…
Maveradan melekler gülümsemektedir,
Ve soysuz bir saltanat tarihe gömülür,
Zalime sürgün, mazluma bir cihan düşer…
Sokak başlarında koşan sonra da gülen,
Ve hiç solmayan bir gülün adıdır; zeynep..
En karanlık gecenin sabahına doğan,
Üstümüzdeki güneşin adıdır; zeynep,
Bir notanın son durağıdır; zeynep, zeynep…
Savaşlara ceza verebilseydim eğer,
Ebediyen mutluluğa mahkum ederdim.
Şairin Sitemizdeki Diğer Şiirleri
Yorumlar
Henüz kimse tarafından yorum yapılmamış.
Yorum Yaz