Aslında sen
yolunu kaybetmiş semavi bir periydin
gönlümün en müstesna tahtında oturan
aşk mabedimin biricik dilberiydin
daha yaşarken
bana cenneti gösterdin
benim için
hayatın adı sendin
bu soluk sevdanın güllerine
sen can verdin
âlemleri yakan,
aysız gecelerde yıldızlar gibi parlayan
o masmavi okyanus gözlerin
damla damla gözlerime akardı
aktıkça;
dünyalar benim olur,
biçâre yüreğimde
kızılca kıyametler kopardı
deliler gibi sana meftun olan ruhum
önce Allah’a,
sonra sana tapardı
sevinçten
sevda kuşlarım kanat çırpar
kan kırmızı gelincikler ummana yelken açardı.
Seni görünce
b
aşka varlığa dayanamayan güneş
geceye durur
serçelerin nutku tutulur,
sırrını dökerdi aynalar
salındıkça saçların fettan bir etek gibi
kandiller söner, buz dağları yanar
bahar yüzüne
buseler kondurmak için yarışırdı rüzgârlar.
Sanki
gönlümün semalarında dolaşan
efkar bulutlarının arkasına gizlenmiş
gün batımıydın
yakardı yalaz yalaz kızıllığın
adını anmak bile
unuttururdu
bıçak gibi keskin
soğukluğunu yalnızlığın.
Uğrak yeriydin
uykusuz gecelerimin
ipek bir perde gibi sarardı
kadife öpüşlerin
işveli rüzgârlara verir
bedbaht anılarını geçmişin
titrek şafaklara kadar
yudum yudum seni içerdim
içtikçe mest olur
yıldız yıldız düşlerime düşerdin.