Beraber uyuyalım, gölgesinde zamânın
İçimizdeki saat, vururken tik tak, tik tak
Dudağından alayım, tadını güzel ânın
Hatta hissetmeyeyim, sırtıma girse bıçak
Hayâli bırakalım, zamanın ırmağına
Çek âheste âheste,
aşkıma kürekleri
Ayın hâlesi yüzük, olsun o parmağına
Yıldızlar atsın gökten, firdevsî çiçekleri
Şâhidimiz olarak, gökte felekler hâzır
Yaşlı nuranî ay da kıysın akd-i nikahı
Sana refakat için, iki melek muntazır
Kevserle yıkanasın, şeb-i aruz sabâhı
Önüne açsın melek, kalın levh-i mahfuzu
At! imzanı gülerek ve bas! sağ ayağıma
Eline versin bahar, bir buket mor nevruzu
Beyaz Burakla gelin, gel gönül otağıma
Hayâllerini koy da gel çeyiz sandığına
Bırak pılı pırtıyı, senin evin kalbimdir
Düşen saçları geçir, ip diyerek tığına
Nakışlı bir mendili, olmayan garibimdir
Aşkın ile eyledim, âniden tayy- ı zamân
Bedenimden silinmiş, derin ayak izleri
İçim
aşk iksiriyle, dışımdan daha civân
Rûhumun tek tiryakı, çiçeğimin gözleri
Aşkın içime düştü, tıpkı bir cemre gibi
Kiraz çiçeği açar, bahçemde kışta bile
Gözler ışık saçarken, tıpkı şerâre gibi
Koşarım peşlerinden, ben ecele acele
Tam bir münzevî gibi, sığındım kucağına
Dünyayı bırakıp da, geldim ben kollarına
O gözlerinden girdim, yeşil gönül bağına
Gönül kuşum da yuva, yaptı o dallarına
Ne oldu bana söyle! neden böyle tuhafım?
Bedenim dik olsa da, iç dünyam yerle birdir
Kızgın
aşk âteşiyle, dağlanmış her terafım
Hilkatimde o
aşkın, tek madde-i esirdir
Soner Çağatay / 29 Aralık 2010 / Wuppertal