Konuşmak,
Posta kutusuna atılan küçük kartlarla
Evdeki kitapların suskunluğuyla
Şu çalan türkünün ağır ritmiyle
Günlerdir koynumda,
Sır tutup sakladığım fotoğrafla konuşmak
Masal
Ruhumuzun can damarı, sevimsiz
Masal bütün bildiklerimiz
Suyu kurumuş çaylar gibiyim şu anda
Bir kavalın sesiyle
Eriyor yürekte sevdanın özü
Eriyor, makinelerle monoton düşünce
İçmişim, sendeliyor bedenimin telleri
Dur bağırma, görmesin bizi eller
Bir fenerin ışığıyla dönerim sokakları
Kehribar gözlü çocuk ağlar yitik zamanla
Bir bulut geçiyor antenleri öperek
Karıncalar karanlıkta mışıl mışıl
Karıncalar uykuda
İşçilik zor zanaat, dedim ki anlayasın
Tekerlekler otoyolu arşınlıyor
Ustalaşan yalnızlık tırpan yemiş bu gece
Yanımda bir Yunanlı kız
Saçları karışıyor serin akşam rüzgarına
Aşkın ve özlemin tadını bilircesine
Gurbetin harcını sağlam karmışız
Kızılgedik yönüm sana dönüktür
Ortaçağ dünyasından sıyrılıp çıktım
Ufuk geniş, dağlar serin, yumuşacık
Bağrımda bir sevda büyür amansız
Gidin bulutlar gidin, nazlıma selam edin«
Yüreğimin sancısı talan olmuş köy gibi
Ayrılığın pervazı yok dediler
Acemi gözyaşları süzülür yadellere
Ustalaşan yalnızlık çılgın ve acımasız
Özlemek, elimizde ipekli bir mendildir.
Ben yaşamın kıvancını sularda gördüm
Yüzümün bir yanı yasaklar aynasıdır
Bir yanı devr-i devran
Açılır çiçek gibi
Yeşil ağaçların dalına vurdu
İnsan bir güvercin olmak istiyor
Eğildim gülkirisi bir sevdanın üstüne
Gözleri gece gibi karanlık
Saçları zeytin rengi olan esmer kız
Ses ver sesimiz çoğalsın
Yeryüzünü kurtarmanın çabasını veriyor
Asya damgalı mektupların sahibi
Saçlarını topla yunanlı güzel
Serilmesin bu karanlık sokakların üstüne
Alı al, moru mor bir sevdaya vurgunum
Ve ben ki, bundan böyle
Dostların yanına gönül koymuşum
Bugünden tezi yok
Yüreğimi güvercinin kanadına bağlayıp
Pencerene salacağım
Ve yaşantımın
Son damlasına kadar dövüşeceğim.