sağıyorum yaşamın sütünü
ekşimiş
isteklerimi büküversem diyorum
şöyle kalınca bir sicim yapıp
bir çukura bıraksam
içim boşalsa
kırmızı buğday başaklarının kokusu...
dağa sıkışmış çuhaçiçeği renginde bir bulut
içim daralıyor
bir çizgiden ibaretim
imge süzgecinde
huzursuz tortular
bilge olmadan eyleme dalan
dişsiz bir ömür
dirilen kemiklerin günü
yüzleşmeye gücüm yok
"ey dÎde nedir uyku,gel uyan gecelerde"
uyku sağanağı gözlerim
bir troll gibi bitiversem buz topraklarda
şelalede arya söyleyen güzelin çiçek sesi...
ancak kuzeyi bilen anlar beni
gelişi güzel açtığım kitaptan
otlar yüzüme değiyor
Azer'in oğlu...
hani ateşin içinde
"berdü selam bulan ruh"
benim de kırsa
ruhumdaki putları
bir karınca ısırıyor parmağımı aldırmıyorum
parmağımı yuvasına götürecek değil ya
gafletten küçülen gözlerim ağırlaşıyor
kuruntular iple oynayan kedi misali
kuytu ağaç gölgeleri
daha bir soğuk
içime işliyor
"insanlar kendi iç dünyalarını değiştirmeden
Allah onların durumunu değiştirmez"
ah vurgun yiyorum
kitabı göğsüme sıkıştırırken
hız trenine öykünüyor kendi kendime konuşmalarım
ıslak çimenlere yenik düşüyor
batık bedenim
aşkı beklerken
gelecek biliyorum
gönül gençyılmaz