Yüreğimde kanlı ihtilaller yaşanırken
Gece gözlü akşamların grubunda topluyordum
Kimsesiz kalmış güneşleri
Ellerim yanıyor, parmaklarım kanıyordu
Heder oluyordu bekleyişlerim
Sevdanın yaşadığı sokakların
Ayrılıklarla kesiştiği köşelerde
Tımarlanamayan yaralarımın adı yoktu
Öylesine çok
Ve
Kayıptı tüm düşlerim
İçimde tarifi imkansız bir telaş
Zaman acımasız bir törpüydü ömür defterimde
Geç kalmaktan korkanların ürpertisi
Dolaşırken bedenimde
Kayıp şehirlerin gölgesi dansediyordu
Kirpiklerimin düğümlendiği yerlerde
Her gelişin
Gidişlerin acelesinde kaybolurken.
Kavuşmalar
İdama gebe şafaklara asılıyordu çaresiz.
Bozulan yeminlerin ortasında
Sabahlara karışan bir ses yükseliyordu minareden
İçime işleyen
Dönüp de baktığımda arkama
Gördüm ki musalla taşında yatan ben
Oysa
Niyetim dalmaktı yüreğindeki okyanusa
Nasıl da göze almıştım vurgun yemeyi
Çıkarmak için
O nadide, adına
aşk denen inciyi
Köpek balıklarına yem ettin beni
Acımadan
Sanırım hiç yanmadı canım
Gözlerim kanlı yaşlara gebeyken bile
Kış duraklarında bekleyen
Toprağı olmayan
Kardelenlere dönerken ömrüm
Sarkıtlardan dökülüp
Dikitlerde çözülüyordu sırrım
Nedense
Önüne geçemedim bunun
Puslu gecelerin ardında saklanan
Bir
aşk hikayesi miydi bizimki
Ya da bende hep var olup
Sende hiç var olmayan bir masal mıydı
Bilemedim
Çözmeye çalıştıkça çözümsüz
Anlamaya çalıştıkça anlaşılmaz oluyordun sürekli
Bir gün
aşk biter diyenlere inanırdım da
Korkar, kaçardım sonu olan her şeyden
Çünkü
İçimde bitmeyen bir hüzün ağlaşırken
Sonsuzluğa talipti şu garip gönlüm
Şimdi
Seni eski sayfalara terk ediyorum
Sararmış Eylül yapraklarının
Kırık dalları arasına gömdüm yüreğimi
Aşk ölümsüzmüş de
Biten sevgiymiş aslında be gülüm
Eylül GÖKDEMİR/Asimaral… 23 EKİM 2009