havanın pranga olduğunu hiç bilmezdim üstad
nefes aldığında
ciğerine diken gibi battığını da...
hava durumunu sunan mini etekli muteber
kırıtırken umursamazca
yaşını ele veriyordu boynundaki kırışıklarla
boşver...
parçalı plastik bulutlu 7-65 günler
ve yer yer
anons gürültülü sağanak gaz yağışından bahsediyordu...
asıl uyarılarsa
küçültülmüş alt yazılarda gizleniyordu;
gün batımından polis şiddetinde esecek rüzgar
bütün umutlarınızı yerle bir edebilir!
göz yaşı biriktiren annelerin balkon köşelerinden uzak durması şiddetle önerilir....
korunaksızdım.
kalbimde hataydan istanbula can kırıkları;
paramparçaydım.
göz yaşartıcılı bir istanbul akşamıydı
uzaktan baksan;
hissiz bir sis sanırdın,
bir kız tanıdım
ensesinde
plastik bir izle uzanmıştı
tomanın kimyasal gölgesinde.
yüreğinden kalp süsü verilmiş umutlar saçılmıştı
ve yüzünde kaybeden bedenine inat
parlayan bir güneş açılmıştı...
ben böyle yürek bir insana sığmaz sanırdım üstad...
aşık oldum onca hengamenin içinde...
geyik ha!
aşk ha!
ölümden bahsederken takılmak kızlara!
ayıp, ayıp
tamda bu yakışır siz çapulcu ayyaşlara!
.
değil işte usta;
işte bu bir türlü kavrayamadığın nokta
tam da savaştığımız nokta
ölürken bile
aşktan yana olmak
bir türlü anlayamadığın o asimetrik nokta...
boşuna sıkma kafalarımıza;
aşkımız;
insana
aşkımız doğaya
aşkımız bütün var olana...
sadece
aşk kazanacak
bir gün mutlaka...
prosayko
.