Bugün 19 Nisan 2024 Cuma, aşkların en güzeline...

Eskilerden Kim Kaldı

Tarih Gönderen
Eskilerden Kim KaldıÖmrümüz hızlı bir şekilde geçip ebedi aleme doğru akıp gidiyor. Geriye, yani maziye baktığımızda iki şey hafızalarımıza takılıyor. Ya "of" veya "oh". Sadece iki kelime. Geçirmiş olduğumuz hayat, artık maziye akmıştır. Aslında çok kısa yazılan bu iki kelimeyi açmaya kalksak ciltlerce kitap ortaya çıkar. Biz ise o mazinin hatıralarıyla yine hızlı bir şekilde takılmış, "tik" "tak" lara uçup gidiyoruz.

Çocukluk hatıralarımız ve arkadaşlarımız hayatın çarkı içinde öğütülmüş bir una döndü. El bebek, gül bebek büyütülüp hayatı tanımaya, çevreyle uyumlu olmaya çalıştık. Evlerin hoş sohbetleri, komşuların yardımlaşmasıyla, hayatı tanımaya başladık. Sofralarımızda aşımızı beraber kaşıkladık. Zaman içinde büyüdük serpildik. Çevreye uyum sağlamaya çalıştık. Mahalle aralarında beraberce "misket" oynadığımız birçok arkadaşımızı kaybettik. Dünya denen misafirhanede esen rüzgâr, bizleri ayrı ayrı mekânlara savurdu. Doğduğumuz mekânları, kokladığımız toprak ve çiçekleri maziye gömdük.

Yığınlarca insan kalabalıklarının arasına karışarak, kaybettik aslımızı ve kendimizi. O, gençlik denen bahar mevsimi, bizi hazan yaprakları gibi döktü dağıttı. Uzaklardan telefon çalınca, karşımıza sesini dahi unuttuğumuz dostlarımız çıkıyor. Simalarını bile hatırlamakta güçlük çektiğimiz bu arkadaşlarımızla oysa ne günler yaşamıştık. Çoluk çocuk, ev bark derken mevsimler son hızla geçti gitti. Bizden önce acele edip gidenler, bizle beraber kalsaydılar, ne olacaktı sanki? Yine önden gidenleri takip ediyoruz. Demek, gittikleri yerden memnunlar ki; ne dönen, nede haber gönderen var.

Biz, kalanlar ise aynı mekâna gitmek için biraz daha yavaş ve zaman bekliyoruz, o kadar. Akranlarımız ile gece geç saatlere kadar oturup sohbet ettiklerimiz, aklımıza geliyor. Şimdilerde sohbetler, komşuluklar, dostluklar ve kardeşlikler ortadan kalktı. Herkes kendi dünyasında yaşıyor. Mengene gibi bir birine bağlı dostluklar maziye gömüldü.

Zaman mı yoksa biz mi değiştik? Aslında ikisi de değişti. Biz, eski biz olmadığımız gibi, zaman da eski zaman değil. İletişim ne kadar baş döndürücü bir hızla ilerliyorsa, o denli sorunları da peşinde getiriyor. Dünyamızda olup bitenleri anında hanelerimizde seyretme imkânına kavuştuk. Bunlar belki bir nimet gibi gözükse de, bir o kadar da sıkıntı ve azap veriyor.

Yaşadığımız topraklarda nice insanlar, bizden önce gelip geçtiler. İşlerini tamamlayamadan göçüp gittiler. Bir aileyi besleyen topraklar, çoğalan nufüs ile artık ihtiyaçları temin edemez hale geldi. Dedelerden kalan arsa ve araziler bölüne bölüne sadece bir mezar kadar yere dönüştü.

Her Yaz ayı gelince içimde bir volkan kaynar. Bunca Yaz’ lar akıp gitti. Eski yer ve mekânlara uğrayıp geçmişi yâd etmeye çalışıyoruz. Mahalle sokaklarında, ne eski yüzler, ne eski evler, ne de eski havalar kaldı. Gelen genç nesli tanımaz olduk. Onlar da haklı. Vefasızlaşan bizleriz, onlarda suç yok. Öğretmedik yavrularımıza; bizim sıcak dostluklarımızı. Şehrin puslu ve yorucu havasına dalarak, geldiğimiz yerleri hatırlamaz olduk. Geçim sıkıntısı çeken komşularımızı göremez derecede değiştik. Kendimize bakarak, diğerlerini değerlendirmeye çalışıyoruz. İş güç sahipleri, aldıkları aylıklardan şikâyet edip duruyorlar. Esnaf, işlerin düştüğünden şikâyetçi oluyor. Çoğunluk ne kazandığının şükrünü, ne de kaybettiğinin sabrını biliyor. İşçi patrona düşman, patron kazancının azlığından şikâyetçi.

Böyle bir ortamda huzur ve güven nasıl temin edilecek? Dünyamızda öyle mekânlar var ki; açlık ve susuzlukla mücadele edip duruyor. Bizler kazandıklarımıza değil, kaybettiklerimize ve bir başkasının kazancına bakıyoruz.

Biz bu değiliz. Tarihe damgasını vuran ecdadımız, tapulu bir metrekare arsa bırakmadan göçtüler bu dünyadan. Onlar mı çok akıllı veya deliydiler yoksa biz mi? Peki; onlarda yok olanlar, bizde var da mutlu ve huzurlu muyuz? Geçmişimize yön verenlerde servet, mal mülk, şan şöhret varken, istemediler bunları. Neden acaba?

Biz, onların elleriyle ittiklerine sahip olmak için haram helal demeden saldırıp duruyoruz. Bizim derdimiz başka, onlarınki başkaydı. Biz, kendimizle iç dünyamızla savaş halindeyiz. Onlar, milletinin huzuru ve geleceği için yaşayıp göçtüler. Bugün kazandıklarımıza değil, yarın kaybedeceklerimize göre hayatımızı dizayn etmeliyiz. Yaşadığım sürece hiçbir mezarın başında neler kazanıp, kaybettiklerinin yazıldığını görmedim. Gören varsa hatırlatmasını rica ederim. Geldik, gördük, nefes alıp verdikten sonra göç etmek için sıra bekliyoruz. Elindeyse bekle, "ben göç edip gitmek istemiyorum." diye feryat et. Mümkün mü? İmkânı var mı?

Biz, gelmeden önce gitmeyi taahhüt ederek geldik. Gelmek elimizde olmadığı gibi gitmek de elimizde değildir. Giderken aziz gitmekten daha mutlu ne var ki dünya denen misafirhaneden...

 
1 oy, 3.00 puan

Yorumlar

Henüz kimse tarafından yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Adınız:
Mesajınız:
 

Benzer Konular

Bağlantılı Etiketler:
, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ...

İlgili Olabilecek Sayfalar:
Love.GEN.TR, Aşk ve Sevgi Sitesi
Tüm Hakları Saklıdır © 2004 - 2021