Bugün 29 Nisan 2024 Pazartesi, aylar biter, aşk bitmez.

Ustalardan Şiirler



Tunceli toprağı kırmızıya, sarıya,
mora çalan, yamaçları meşe ağaçlarıyla kaplı, iri yalçın dağlarla
çevrelenmiş, içinde Munzur ve Harçik adında iki ırmak birleşen, altı bin nüfuslu,
üç isimli bir kasabadır: Mameki, Kalan, Tunceli. Yani Mameki'den kalan Tunceli.. Halkı
sakindir. "Kirve, hısım, aşiret çocuklarıdır". İçinde iki büyük
kışla vardır, 38 yılından kalma.. İl oluşu daha sonraki bir tarihe rastlar. Tunceli
bölgesinin eski ünlü adı "Dersim" dir.

I. DERSİM

Bir eski öyküdür bileceksiniz

Masallardan kalmıştır Dersim

Ülkemin ortasında gizli

Yanık bir türküdür Dersim

Yıl otuz sekizdi dağlarda

İri ceviz ağaçları ve atım vardı

Belki bir gökyüzü savaşçısıydım

Bir arpa ekmeği kadar sıcaktı

Toprağım, karım ve çocuklarım

Oysa soğuk bir kuştur

Parıldar süngü

Bana niçin uzaksın düşündün mü

Kurda kuşa dostluğumu düşündün mü?

Bu sularda ölüm bile güzel

Sen hiç kurşunların anlamını düşündün mü

Yıl otuz sekizdi dağlarda

İri ceviz ağaçları ve atım vardı

Güneş ve sular ülkesinde orda

Orda ki eski bir öyküdür Dersim

II. HIZIR PAŞA

"Hızır Paşa bizi berdar etmeden

Açılın kapılar şaha gidelim."

O ki Hızır Paşadır

Berdar edecektir

Berdar edecektir güneşleri

Pir Sultansız bir evrendir onun evreni

O ki Hızır Paşadır

Hayatı yasaklar denizi bellemiştir

Gayri özsu yürümesin dağlara

Ve türkülere zincir vurulsun

Bir kez yasak mıdır gülümsemeler

Elin ele, dostun dosta varışı

Bir kez yasak mıdır tohumun yarınlara varışı

Umutlar, uykular, düşünceler

Özgürlüğe zincir vurulsun

III. ORDA VARDIR PİR SULTAN

Bileğin nerde kelepçeli

Orda vardır Pir Sultan

Başlarsa yeni bir zindan

Orda vardır Pir Sultan

Eşkiyalar tutmuşsa su başlarını

Ve bebeler açsa

Orda vardır Pir Sultan

İnsan duyarsa

"Topraksız insanın

"Ve insansız toprağın feryadını"

Orda vardır Pir Sultan

IV. TÜRKÜLER AŞIP GEÇER
TAŞLARDAN

"Kalenin kapısı taştan çıkılmaz"

Amma

Türküler aşıp geçer taşlardan

Ve bir kerre daha

Ölüp dirilir Pir Sultan

Özgürlüğün şavkı vurur karanlığa bir kez

Munzur çıkmıştır yatağından

Sesi dağlarda taşlarda

Ulu bir çağlayan

Bu yolumuzdur yürüyeceğiz

Tanyeri al olanadek

Bu işimizdir öreceğiz

Toprak elimizde güzelleşecek

Kaçan kaçar

Varan varır

Bizim yüreğimiz pek

V. NEO GESTAPO ADAM

Neo Gestapo Adam

Durup dinledi karanlıkta

Durup dinledi ses çağlayanını

Ses ormanını

Ses katarını

Adamın yüzü kindi

Hayatında sevememişti hiç

Karanlıkta bir sesin

Bir şiirin

Bir türkünün güzelliğini

Adamın bakışları kindi

Hiç dostça açılmamıştı bu gözler

Bir meşe yaprağına bile

Neo Gestapo Adam

Yani aklı birtakım Dedektif Nik hikâyelerinde

Yani kavgalıydı

Şiirle

Türküyle

Ve gülümseyen herhangi bir yüzle

VI. VE OL HİKÂYAT

Koltuğunda asık yüzlü bir puttur o

Tedirgindir

Mutsuzdur

Şaşkındır

Penceresinde alev alev tutuşan Munzur vurur

Öfkelidir

Çılgındır

Budaladır o

Buyruk gelmiştir efendilerinden

Bir aferin almak için

Ol makamda kalmak için

Köledir o

Ve böylece dirilen Pir Sultan

Alınıp tekrar zindana konacaktır

Maksat

Ve ol hikâyat budur

VII. ÖZGÜRLÜĞÜ BİR
SELVİ GİBİ DİKMEK İÇİN

Gençtiler

Ya da deli bir rüzgârda gencelmiştiler

Dudaklarında bağımsızlık türküsü

Sokaklardan bir kan gibi geçtiler

Kimi on yaşında bebe

Kimi yaşlı "Bı zone ğa gısekene"*

Liseli, üniversiteli, mektepsiz

İşçi, öğretmen, mühendis

Terzi, berber, işsiz

Tiyatro oyuncusu

Ve köylü idiler

Yürüdüler tanyeri al olsun diye

Soğuk putların yerini güneşler alsın diye

Yürüdüler

Ak kağıt üstünden hayata geçirmek için

Özgürlüğü bir selvi gibi dikmek için

Yürüdüler binlercesi bircesine

Bir barış imecesine

Dudaklarında bağımsızlık türküsü

Sokaklardan bir kan gibi geçtiler

VIII. İLK KURŞUN

Karakol önünde

Neo Gestapo Adam

Ve özgürlük ormanı göz göze geldiler bir an

Birinin gözlerinde kin, ötekilerde inanç

Bağımsızlık marşını okudular

Sesleri bir ulu koroydu dağlarda yansıyan

Ve uzun bir süre beklediler

İçerde onlardan biri vardı

Onu istediler

Bir ölümü paylaşmaya gelmişlerdi

Belki de

Cevap ilk kurşundu

Bir cam gibi parçalandı gece

Böylece barış ormanı kurşunla taranacaktır

Yüreği pek adamların bağrı kanlanacaktır

Öyleki beklenen güneş kanlarımızda kızarsın

Özgürlük gülü

Kanımızla beslenip büyüsün

Kaçan kaçar

Varan varır

Bizim yüreğimiz pek

IX. İNSAN KANI BİTEKTİR

İnsan kanı bitektir

Tohumdur bir nice yaşamaya

Şiire, aşka, öyküye

İnsan kanı bitektir

Emzirir toprağı annece

Selviler, çamlar, çimenler

Ve yediveren güller bitsin diye

İnsan kanı bitektir

Özüdür güneşin, denizin, yaprağın

İnsandır o açar her yerde

Umutta, hüzünde, özgürlükte

Biz geleceğe kan verenleriz

Onun için yaşarız gelecekte

Gestapo adamsız ve putsuz

Suyla, otla, böcekle kardeşçe

X. BİR MEHMET KILAN'DI

O, Dersim toprağının büyütmesi

Bir Mehmet Kılan'dı

Bıyıkları gibi yüreği kocamandı

Eğilmeye alışamadı nedense

Alçak sesle konuşmaya o

Gözleri ışıl ışıl sevgi

Ve zaman zaman öfke

Saçları canlı bir isyandı

Bundandı onun dağlara tutkusu

Bundandı onun şaraplara tutkusu

Basbariton bir Mehmet Kılan'dı

Bıyıkları gibi yüreği koskocamandı

Kurşunlardan da baskın

Ordaydı, orda olacaktı, eylem içinde vardı

Ve nice hileye, zulme, kalleşliğe

Yumruğunu koyardı

O bir Mehmet Kılan'dı

Nice kahpe faklarından geçip gelmişti

Ortaya bütün insanlığını koymuştu

Bütün sevgisini yiğitliğini

Ama aldandı

Bir kin kıvılcımı sarstı onun

Kıvırcık saçları altındaki başını

Çevresine bir kan gölü yayıldı

XI. VURMA KENDİ ELLERİNE

Kiminin tabanı nasırlı

Vur Mehmetçik vur

Kiminin kağıt gibi

Vur Mehmetçik vur

Ama aynı yolun yolcularıyız

Vur Mehmetçik vur

Tezkerene altmış gün var öyle mi

Biz komünistiz demek

Kızılbaşız, Pis Kürdüz, n'apalım

Vur Mehmetçik Vur

Senin de bir köyün var değil mi

Anan çapacı el işinde

Nişanlının adı Fatma

Vur Mehmetçik vur

Saçlarım zaten dökülüyordu

Bıyıklarım büyür yine

Ben inançlıyım ağlamam

Vur Mehmetçik vur

Sen benim elimsin Mehmetçik

Vurma kendi ellerine

Sen benim gözümsün Mehmetçik

Vurma kendi gözlerine

XII. YÜZLER

Kimi on yaşında bebe

Kimi yaşlı, "bı zone ğa qısekene"

Liseli, üniversiteli, mektepsiz

İşçi, öğretmen, mühendis

Terzi, berber, işsiz

Tiyatro oyuncusu

Ve köylü idiler

Betonların üstüne boylu boyunca uzanmıştılar

Gözlerinde kan gülleri

Tenleri bir kez daha çelik

Bir ateş çemberinden geçmiştiler

Paraları, saatleri, bel kayışları alınmıştı

Kimi ayakkabısız

Kiminin gömleği kana bulanmıştı

Ekmeklerini kardeşçe bölüşmüştüler

Camlardan meraklı gözler süzüyordu onları

Kafese konmuş azgın hayvanları

Gökyüzü yaratıklarını, eşkiyaları

Seyreder gibi...

Küfürlerinde alabildiğine cömert

Ve sanki sevgi denen şeyi hiç bilmemiş

Seyircilerdi bunlar

"Onları düşünmeye alıştırmamışlardı"

Yüzler onurlu ve sakindiler

Geçmişe karşı anlayışlı

Geleceğe kararlıydılar

Daha çok ateş çemberi bekliyordu onları

Birşeyler bitmemişti daha

Anlıyorlardı

Garnizon nezarethanesinde Yüzler

Betonlara boylu boyunca uzanmıştılar

Ekmeklerini kardeşçe bölüşmüştüler

*bı zone ğa qısekene: kendi diliyle konuşuyordu.

 
0 oy, 0.00 puan

Şairin Sitemizdeki Diğer Şiirleri

Doğan Gün (1188 kez okundu)
Gülümse (1356 kez okundu)
Yüzler (949 kez okundu)

Yorumlar

Henüz kimse tarafından yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Adınız:
Mesajınız:
 

Love.GEN.TR, Aşk ve Sevgi Sitesi
Tüm Hakları Saklıdır © 2004 - 2021