Bilmiyorum
Bu sensizliğin kaçıncı sabahı
Yalancı baharlarda avutsam kendimi
Diner mi yüreğimin sana olan âhı
Bilir misin ?
Uykusuz gecelerimde
Rüyalarımı gidişinle kaç kez böldüm
Yaşarken, yüreğinin mezarına diri diri gömüldüm
Sensiz aldığım her nefes,
Şimdilerde boğazımda düğümlenen kördüğüm
Acının sofrasında
Celladımın kanlı elleri bulaşıyor yüzüme
Gecenin karanlığında ağlarken
Bir de yıkık bir kentin feryadı düşüyor gölgeme
Sırtımda ayrılığın taze yarası
Elimde sensizliğin pusulası
Söyle ey sevgili,
Yıllar geçse de unutulur mu gidişinin acısı
Bir kere kapatmışken
B
aşka güle açılır mı
aşkın kapısı
Bilir misin ey Ayrılıkların Sultanı ?
Islanmıyor dilimde adından b
aşka tek bir hece
Senden sonra yüreğim kimseyi sevmesin diye
Gözlerinde kendime mezarlar kazıyorum her gece
Ey nev-i baharımın hazanı
Ey ayrılıkların sultanı
Ve yüreğimin unutulmazı
Senden son bir isteğim;
Gidişinin yıldızlı madalyasını tak göğsüme
Gözlerimin içine bakarak
Son kez ayrılığın bıçağını sapla yüreğime
Ey kapı eşiğinde bekleyen kuru ayaz !
Tenime bırak avuçlarındaki zemheriyi...
Ve tavan deliğinden gülümseyen yıldız !
Kıyılarıma bırak geceye beslediğin öfkeyi ..
Ey yaşarken yüreğimi solduran sevgili !
Şu çile hamurunda yoğrulmuş adama
Acımayı bırak, daha fazla bekletme
Çek, yüreğime dayadığın son tetiği...