Sen yüzyıllardır içimde miydin yoksa?
Limanlarımı seyir mi eğledin?
O sahipsiz sandığın dalgaların hepsi benim.
Benim ölümseyen
aşklarıma bu gülleri sen mi diktin?
Beni lütfen kendi masalımı arıyor oluşumdan ötürü suçlama!
Bu masala girmeyi kendin istedin
Hayata bir imza attım!
Mevsim sonbahar ve kasım ruhumuzda.
Ağlıyoruz gülerken ve farketmiyoruz.
Aslında öğüt verirken dünyaya,
Kendi yanılgımıza tav oluyoruz.
Sen de düşün ve lütfen içindeki çocuğu utandırma.
Aslında temiz olan ne varsa tanıdık sana.
Ruhunda bir yerlerde gizliydi ya onsuz tutunamadın.
Ve kaçtıkça yüreğinden,
Daha çok kendine bulandın.
Aynaya baktığında tanıdın, saklandığın hüzünü
Sana şapka çıkartıp, eğildi önünde saygıyla
Gördün, varlığına ağırlığınca eklenmiş
Ölümsüz yüzlü, sana benzer bir erkekti hüzün.
Sen, danseden bir yaprak oldun onun sokaklarında.
Rüzgara yenilmeye hazır, soğukta kurumaya mahkum.
Böyle hissettin kendini uzun müddet.
Yaza aşık mahçup gezdin.
Belki de sen hüzne göre fazla korkak,
Hüzne göre meteliksizdin.
Bu yüzden sözlerini şiir yapamadın
Şarkılarını hiç çalamadın
Ellerin üşüdü, çok ciddiye aldın
Yakana yapışmış hayallerin vardı ama
Gözün hep saatinin akrebine takılıydı.
Hep vakit dardı, sence hep bir sonra vardı.
Anlamadın varolan tek şey her zaman "an"dı.