Aşkı Aslı iken yakan Mevla'ydı
Kerem'in külünde
aşka göç/üm var
Gönlü yücelerden bakan Leyla'ydı
Mecnun'un çölünde
aşka göç/üm var
Sular sevgisiyle aktı çağlara
Hicran ile hazan çöktü bağlara
Şirin için külüng çaktı dağlara
Ferhat'ın elinde
aşka göç/üm var
Bir gurbet türküsü konar özlere
Türkülerle yaşlar iner gözlere
Perdeler kuş olur tüner sözlere
Aşığın telinde
aşka göç/üm var
Yakar yüreğini nar eyler durur
Feryad-ı figanı ar eyler durur
Acep kime küsmüş zar eyler durur
Bülbülün gülünde
aşka göç/üm var
Kadere darılan kendine küser
Terk-i diyar eden selamı keser
Yar şehrine kırgın yâd ele eser
Seherin yelinde
aşka göç/üm var
Vuslat hayaline değilken emin
Bir kutlu düğüne kurdular zemin
Garibe kavuşan nazlı senemin
Gelinlik tülünde
aşka göç/üm var
Kalbe dert tohumu eken kulların
Dertlerine boyun büken kulların
Hasret, gurbet, sevda çeken kulların
Dideler selinde
aşka göç/üm var
Sevmekle sevilmek olmaz çabasız
İçimde yokluğun titrer abasız
Çocukken başladı göçüm babasız
Özozan dilinde
aşka göç/üm var