Parçalanmaz yüreğim sevdanın acısıyla
Yeter ki sevdiğini can özümden bileyim
Boşa geçen yılların pişmanlık sancısıyla
Bırak kendi gönlümü hasretinle bileyim
Aşk sarayı çok geniş içinden çıkılmıyor
Sultan olmak güzel de endama bakılmıyor
Altın, gümüş kemerler yüreğe takılmıyor
Kalbimi bilmiyorsan dilim dilim dileyim
Pervane olsam bile yanmadan söner miyim
“Can” demişim bir kere sözümden döner miyim
Tacı, tahtı bırakıp
aşkımdan iner miyim
Hasretin sancısını fermanımla sileyim
Şahit olsun tüm evren o ruhun yücesine
İman ile, hamd ile yol verir nicesine
Aşkın doğru yolunda darılmaz ecesine
Cennete giden yolda hasretinle solayım
Şafak vakti uyanır bin bir türlü umutla
Kırmızı bir gül açar süslenerek yakutla
Uyanır gözbebeğim gebe kalmış bulutla
Doğmayan gözyaşıyla ben hep yüklü olayım
Ne olurdu dünyada gam keder olmasaydı
Güller bülbüle bakıp dalında solmasaydı
Aşk adına bunca yük yüreğe dolmasaydı
Yar yoluna kendimi feda edip salayım.