Ne zaman
aşk bahçesine girsem
daha kapıda tutuşturdular ellerime siyah gülleri
başıma simsiyah tülden duvak, ayaklarıma çivili papuçlar
ilk adımda başladı göz yaşı tohumları serpilmeğe yüreğime
gökyüzünü albildiğince griye boyamışlar
yağmur, şimşek, gök gürültüsü birbiri ardınca sıralı
kuşları bile farklı buraların, uçmayı bilmez,
cıvıl cıvıl şarkılar söylemek hele o hiç aklına gelmez
kır çiçeklerini hiç sorma, onları gören bilen yok
dallar hep kuru, baykuşlar, yarasalar yaprakları
yüreğime çok tanıdık bu manzara,
bu yüzden bağımlılığım hüzne, karalara bürünmeğe
uyum sağlayamadım sende ki bahçeye, alışamadım
tutarsan ellerimden gülümsersen en içlisinden gözlerime
benimserim senin mis kokulu o
aşk bahçeni
öyle bir cennetki sendeki
daha kapıda iken,beyaz gülleri, nergisleri ellerime verdin
zümrüt yakut işlemeli bembeyaz duvak başımdaki
masmavi gökyüzü pamuk şeker bulutlar
güneş şen şakrak gülüyor hep yüzü
kuşlarının dilinde
aşk şarkıları cıvıl cıvıllar
yağmurların bile ayrı neşeli, meleklerle dolu hep içleri
adımladığım her mekanda birden kır çiçekleri belirir
göz yaşları hiç yok değil onlarda varlar, inci tanesi güzelliğindeler
sözün özü efendim;
gönül kuşum sizin ten kafesine kaçmış, hep sizde kalsa olurmu
ben sizde yaşasam sizde bende can bulsanız
üç mutluluk elması düşse gökyüzünden mesela
biri size bir bana diğeride bu dizeleri okuyanlara...
Ö Y L E B İ R G E Ç E R Z A M A N K İ