Dokunurdu gözlerime
aşkın aydınlıkları;
aşk sancağında beklerken!
Sözcükler yetersiz kalırdı, gün ışıkları içinde
aşkın nurunu anlatmaya…
Daralırdı, küçülürdü gülüşlerimizin sığmadığı mekânlar
O an nefes almayı beklerdi
aşk, hayatın durmasını dilerdi tanrıdan…
Faydasız, boğulurdu gözlerimizin önünde
aşkCan çekişirdi, ruhunu göklerdeki bilinmezlere belki de toprağa teslim ederdi...
Sahipsiz kalmıştı yürekler, birleşmeyi bekleyen o iki ten
Yorulurdu sevgi sözcükleriyle büyüyen canlılar…
İşte o zaman sabırsızlıkların başlıkları yapışırdı yaşam sevinçlerine
Kirlenir, umutsuzlaşır ve sorgusuzluğun mermileri çakılırdı yüreklere…
Yâr; karalara bürünürdü
Yâren ise; kan kırmızı bir zehirle veda ederdi yaşama
Anlamsızlaşırdı her şey,
aşk gittiğinde onları da alırdı vakitsizce...
Sarhoşlaşan mevsimlerin içinde kaybolurdu geleceğin içine inşa ettikleri o mutlu anlar!..