Aşkı bilmeyen kendini aşık sanır
Ummanları bir katreye doldursan
Yahut kainatı bir zerreye sığdırsan
Yine de
aşkı anlamakta bir adım yol gitmiş olmazsın
Başını dik tutup aşığım diyorsan beyhude...
Nasıl ki buğday başak verdikçe eğilir
Aşık olan da gönlü doldukça eğilir
Eğilir de dili lal olur gönül konuşur
Vuslatsız
aşk olmaz diyorsan nafile...
İnsanı insan yapan gönüldür cisim değil
O ateşte gönül yanmadıkça
Yanıp pişmedikçe, dünya yansa ne çıkar
Beklediğin yanmaksa vuslat isteme
İstediğin vuslatsa
aşkı bekleme
Aşkın diyetini veremeyeceksen
Vazgeçemeyeceksen her şeyden aşığım deme
Aşk verdiklerinde değil vazgeçtiklerindedir
Aşk bedende değil, ruhundan ötededir
Vaki olursa
aşktan bir hediyedir vuslat
Olmazsa hasret
aşka diyetdir cellat
Ey yanmak isteyen
Yandım diye şikayet etme
Şükret ki yanmadasın, sevdadasın
Aşk bazen tatlı bir bakıştır
İbrahim misali ateşe atılmaktır bazen
Bazen içilen bir yudum sudur
Kainata sığmamaktır bazen
Dilini, elini bağla, gönlünü serbest bırak
Gönül konuşsun, gönül dinlesin
Gör kainatı ayakta tutan şifreyi
Duy herşeyi bir olana çağıran besteyi
Her şey neden dönüyorsa
O sebeple sema yaptı Mevlana
O sebeple semaha durdu Pir Sultan
O sebeple diyar diyar dolaştı Yunus
Aşkın diyeti vazgeçmek
Hediyesi yanıp pişmektir
Zahirde öldürüp kendini
Batında dirilmektir
Aşk ne Yusuf'tur ne Züleyha
Ne Mecnun'dur ne Leyla
Aşk bilinmezi aramak
Bilinmezde kendini bulmaktır.
Vuslat budur bilene
Bilip te boyun eğene
Fahrettin Petriçli