Huzurlu bir gecenin sabahı yar sesiyle
Uyanıp, bir hoşseda duymaya muhtaç gönül.
Sevgilinin, ruhunu okşayan busesiyle
Geceden karanlığı soymaya muhtaç gönül.
Her insanın başında vazgeçilmez taç gönül
Hem yakar, hem uğruna yanar bilmem kaç gönül
Susuz kurak çöllerde dolaştırır aç gönül
Aşk badesinden içip doymaya muhtaç gönül.
Vurulur kor sevdaya daim düşürür derde
Geceye boğulurken çare arar seherde
Yaşamın son bulduğu, sözün bittiği yerde
Son defa tatlı bir söz duymaya muhtaç gönül.
Hasretin ateşiyle için için ağlar da
Duyan yoksa sesini nehir gibi çağlar da
Ömrünü heba eder, ıssız çölde, dağlarda
Vuslat denen libası giymeye muhtaç gönül.
Sevdanın yollarında canını eğirerek
Sürer gider bu çile hicranı soğurarak
Tükenir de nefesi yar diye çağırarak
Sevdiğini koynuna koymaya muhtaç gönül...
19 mayıs 2012
trabzon