Yazlık sinemayı duvarın üstünden izleyen çocuklar gibiydim hep.
El ele tutuşup , sarılan mutluluğu beyaz perdeye katıp ağladım.
Nostalji kaldı elimdeki düşler …
Girdap oldu bir anda gözlerin değince kalp boşluğuma.
Sen kustum biraz ,
Lakin ; kahve tanecikleri kırk yıllık hatıra yetmiyor …
Gözlerindedir sonsuzluk …
Gökkuşağı uzandı bulutların arasından ,
Yağmur diner dinmez sana koştum üstünden
Rengarenk öldü düşlerim …
Umudum gece vakti gözüken yıldızlar
Ve hafif saydam bulutlar kadar bilinmezdi.
Ben çoktan ismini yazdığım yıldıza varmışken ,
Geride bir sürü yağmurla ağlayan insanlar ve serzenişler kaldı ...
Güneş kollarımın arasından gülümsüyor dünyaya
Kumral bir gökyüzü kızıllığını vuruyor yüzüme …
Tam alnından öpüyor sahilin yalnızlığını dalgalar …
Yazın son ayı ağustos ,
aşk diye bağırıyor …
Kelebek yağmurlu havada son bir umut diyerek çırptı kanatlarını.
Üç nokta daha konuldu her cümlenin sonuna …
Boş bir tuvale yüzük parmağımla yazdım ismini.
Ve ; kulak arkası yaptığım sigarayı son kez yaktım.
Çakmak taşı bile hasretine dayanamadı ,
Öyle bir yandı ki …
Ciğerlerime ateş çektim !
Yücel Saygı
02.10.2011