Allah'ın, kendi kulunu istidracı gafil avlaması, ona bol nimet verip şükretmek (hususunda) başarısız kılmasıdır. Fırsatı elinden kaçıncaya kadar nimetle meşgul olup velinimetini hatırlamamasıdır.
Bu üç kimsenin dışında hiç kimseye ağız açma: Dindar, yiğit ve soylu. Çünkü dindar kendi dinini koruması için ihtiyacını karşılar. Yiğit de (seni ümitsiz etmeyi) kendi yiğitliğine sığdırmaz, utanır. Soylu ise ihtiyacın için yüzünün suyunu dökmeye mecbur kaldığını bildiğinden, haysiyetini korumak için seni eli boş geri çevirmez.
İnsanlar dünya kullarıdır; din ise onarın dillerine bir yalaktır; dinin sayesinde geçimlerini sağladıkları müddetçe onu koruyup gözetirler; (ama) zorluklarla imtihan edildiklerinde dindarlar azalır.
Hakka amel edilmediğini ve batıldan da kaçınılmadığını görmüyor musunuz? Böyle bir durumda mü'minin ölümü arzulaması haktır. Ben ölümü saadet, zalimlerle yaşamayı ise alçaklık biliyorum.
Kerbela'ya doğru hareket ettiklerinde şöyle buyurdular: Doğrusu bu dünya değişip tanınmaz olmuş ve bütün iyiliklerine sırt çevirmiş; kabın dibindeki azıcık kalıntı sudan ve havası ağır olan otlaktaki gibi alçak yaşantıdan başka bir şey kalmamıştır.
Bazıları Allah'tan bir şey umarak ibadet ederler; bu tacirlerin ibadetidir. Bazıları da korkarak ibadet ederler; bu da kölelerin ibadetidir. Bazıları ise Allah'a şükür olarak ibadet ederler; bu da hür insanların ibadetidir; işte en faziletli ibadet budur.
Bir adam İmam(as)'a selam vermeden Nasılsınız? Allah afiyet versin. dediğinde şöyle buyurdu: Evvel selam, sonra kelam. Allah sana da afiyet versin. Daha sonra buyurdular ki: Selam vermedikçe hiçbir kimseye konuşma müsaadesi vermeyin.
Bir adam gelip İmam(as)'dan yardım istediğinde İmam şöyle buyurdu: Ağır bir borcu, gücü aşan yüklü bir tazminatı ödemek ve aşağılayıcı fakirlik dışında ağız açmak doğru değildir. O adam: Bunlardan biri için gelmiştim" dediğinde, İmam(as) kendisine yüz dinar verilmesini emretti.