'Sevgi belki yarına nasıl baktığımız
Belki yarın yaşayacağımız bugünü nefeslerken
Dünü taşımamızdır, yüreğimizde...'
Asın beni, şiirlerden kurulu darağaçlarına
Direnirsen namerdim
Boynum kıldan ince
Yirmi dokuz harf yetmez ki
Derdimi satırlara dökmeye
Göğsüme kızgın şişlerle yazdığım
İzi derin bir cümledir
Kendimden uzaklaşıp yüreğine sığınmak
Haykırışlarım, lâl olmuş dilimden
Dökülürken ellerine
Yazdığım şiirler, yenilgiyi kabul etmektir
Kara gözlerinin elifine
Gözlerime mil çekin
Dönüp bakarsam yüreğinde sevgi taşımayan
Umarsız insanlara
Varsın görmesin gözüm
Gökyüzünün mavisini
Çiçeğin pembesini
Yeter ki gül kokulu seher yelleri okşasın
Ayaz vurgunu yüzümü
Kurşun damlatın kulaklarıma
Esrik bir kahkaha alırsa aklımı başımdan
Değmesin, sevgilinin sesinden b
aşka ses
Gizlensin hasret yüklü şarkılar
En derinlere
Ayaklarıma prangalar vurun
Gidersem halden bilmez vefasıza
Ve dalarsam balçıklarla kirlenmiş
Anlamsız sokaklara
Varsın dağlasın yüreğimi
Sevgilinin hasreti
Razıyım gülistan da gül koklamasam da
Kırmayın prangaları
Hak ettiysem sevgisiz yaşamayı
Kelepçeleyin ellerimi
Bağlayın kollarımı
Uzanırsam b
aşka çiçeklere
Penceremde dururken menekşem
Ve gidersem b
aşka renk saçları okşamaya
Yalancı gözlerin yaşlarını silersem
Kırılsın ellerim
Anlamsız, günahkar ve utanmaz gülüşleri alkışlarsam
'Sevgi belki yarına nasıl baktığımızdır'
Belki de yüreğimizde dünü taşımak
Gözlerinde saklamak saf, duru duyguları
Ve ağlamamak
Akmaması için gözyaşlarının
SEVGİ,
Belki de vazgeçmektir kendinden...