Karacaoğlan’a
Gurbet elde ılgıt ılgıt yel ile
Destesi derilir Karacaoğlan’ın.
Bazen dere, bazen ırmak, sel ile
Güftesi örülür Karacaoğlan’ın.
Çıkar sılasından gurbet ellere...
Dolaşır, dert çeker, düşer dillere.
Bir gül bahçesinde açan güllere
Yüreği vurulur Karacaoğlan’ın.
Yücelerden turnalara el eder
Yeşil başlı sunalara gel eder.
Aşkı onu yakıp yıkar, kül eder
Fermanı verilir Karacaoğlan’ın.
Bahar gelir, tabiata can gelir.
Çağlar pınar ovalara kan gelir.
Yüreklere; sevinç, neşe, şan gelir
Gülleri dirilir Karacaoğlan’ın.
Dağ başında şıvgaların kırılır
Sümbüllerle yardan haber sorulur
Yalan dünya hasretlerle sürülür,
Dertleri dürülür Karacaoğlan’ın.
Gurbet acısını içten duyarak
Bir ayrılık, bir yoksulluk... diyerek
Bir ölüm le gam gömleğin giyerek
Divanı kurulur Karacaoğlan’ın.
Kederi, sevinci, coşmalarıyla
Semai, varsağı, koşmalarıyla
Üç yüz yıl dillerde... Mısralarıyla
Sanatı görülür Karacaoğlan’ın.