Zamanın olmadığı bir yere götür beni
Paranın geçmediği, çocukların büyümediği
Güneşin batmadığı, çiçeklerin solmadığı
Sevdaların bitmediği bir yere...
Günahlarının ağır bastığı sol omzunu
Yorgun hayallerin bastonuna dayamış,
Cenaze kokan yaşlı bir ömrün ecel süsü verilmiş
Ölü bakışlarındaki son feryatlarıydı bunlar.
Cam kırığı değil dost kırığıydı beklentilerini kanatan
Tanıdık yüzlerde yabancılaşanlara
Yarım yamalak verilen selamlara
Sohbete başlamadan söylenen elvedalara
Ve tebessümlerini karantinaya alanlara kızıp,
O masum sevdalarını
İliklerinden söküp, gözlerinden dökselerde
aşk oldu,sevgi oldu,hasret oldu kendine büyüdü..
Hiç inanmadı varlığına paranın
Batırmadı gönlündeki güneşi
Nehir aktı sözlerinden, soldurmadı çiçeklerini
Her sevdayla yeniden doğdu, hiç büyütmedi içindeki çocuğu...
Sonu başlatacak kadar cesurdu!
Ve şimdi, tövbelerine batan dostlarının nefretiyle
Hiçbir şey bulamadığı hayattan, herşeye doğru yol alırken
Zamanın olmadığı bir yerde, ALLAH ın ülkesinde yaşamanın sevinciyle,
sevdiklerine küsüp hayata öldü!...