Parmak uçlarımda sen vardın
Uzandım ve
Dokundum dudağımın yarısıyla
Suçlu bir çocuk gibi
Utandı kelimelerim
Kara gözlerimde yeminler bozuldu
İsyanlar söküldü ellerimde
Bin kulaç attım sana doğru
Ve öylesine geçtim
Demir sürgülü denizi.
Ayazdı, üşüyordum
Tek yönlü sokaklarda ateşler yaktım
Adımlarım dağlandı hasretinden
Kelimelerime dokundu nefesin
Sevişmelere bedel yağmurlarla ıslandım
Damlalar
aşk saçtı üzerime
Silindi yalnızlıklarım
Ve ben çırılçıplaktım.
Keşke dili olsaydı kavuşmaların
Keşke baharları çalabilseydik kışlardan
İncecik, upuzun bir dal gibi
Uzanıp öpebilseydik sürgün vermiş hüzünlerimizi
Eskitebilseydik zamanı sevebilme telaşıyla
Korkmadan yaşasaydık
aşkı
Tenimizin öksüzlüğünde
Geceyi biz açsaydık sabaha
Kollarımızdaki yıldızlarla.
İşte biz böyle yaşadık özlemeyi
Böyle öğrendik hasreti tamamlamayı
Sessizliğin göç vakitlerine
Böyle anlattık yüzyıllık çığlıkları
B
aşka bir düşe ilişmeyi hiç düşünmedik
Sonsuzluğa birlikte dokunduk
Alnımızı sevdaya dayayıp
Aramızdan gitmeyen uzaklığa inat
İki çocuğun sevinciyle
Bitmeyen şiirlerin satır arasında
Birlikte yol aldık...
Şimdi
Delicesine ellerimizi özlüyoruz
Taşra rüzgârlarında dölleniyor hayallerimiz
Zamanın kırık kalemlerine
Direniyor alın terimiz
En büyük davamızda
Sevda sevda açıyor yüreğimiz
Bunun için dağlara sığmıyor
Hasrete dayanamayan kavuşma günümüz.
Zeynep Nilgün Gökçeöz
Şiirimin montajında emeği geçen değerli dost Mustafa Doğan Bey' e ve şiirimi seslendiren sevgili şair @ğ@' ma sonsuz teşekkürlerimle ve sevgilerimle.