Hataya olan sadakatini söndürüp gözlerimin
Hayata, olağan şefkatimle bakma vakti şimdi
-I-
şiirimin dünü
Geleceğime sesleniyorum
‘Umuduma renk olan güzel geleceğim
Sırtından atıp acımasız geçmiş zaman yaralarını
Sonrası kayıp, gölgesinden arınmış aydınlık zamanlarınla
Sorması ayıp, ne zaman geleceksin?' diyorum
-kader, sözümün saçlarını okşadığında;
Sen çıkıp geliyorsun gözlerime
Aylardan haziran, mevsimlerden el yazım
Saat, şiire çeyrek kalıyor
Gülüyorsun
Ve bugünümün şiiri başlıyor
Ömrünü şiire adamış tüm ruhların avuçlarında
Zamanı durduruyorsun hece hece
Sonsuzluk adına bir şiire anlam olmak istiyorsun
Ve parmak uçlarıma kalbini bırakıyorsun
İçinde yalnız benim kalbimle
-şiirim gerçek gülüşlere inandığında;
Hissizliğimle son kez helalleştiriyorum içimi
Gülmeyi öğretmek için bana gönderildiğine inanıyorum
Masum yüzünün
Kirpiklerimi serpiştiriyorum içine, serzenişlerimden arınmış içimle
Ve ‘hoş geldin' diyorum en temiz sayfasıyla güncemin
'hoş geldin sevdiceğim'
-
aşk, şiirimin tanımı olduğunda;
direniyor bir fotoğrafta iki yüz, yan yana durmak için
kader zorluyor alnımın yazısına bir masum gülüş düşürmeyi
ve keder anlıyor beni terk etmesi gerektiğini
ve bir melek uykuya dalıyor
aşkın cennetinde
bir yüreğin sesini duyuyorum, ellerime kenetlenen bir elde
-II-
şiirimin düne elvedası
Hoşça kal gece dudaklı dünüm
Ben senin suskunluklarında
Şah damarımı talan ederken yakalamıştım tanımadığım bir hüznü
Ve kelepçelemiştim yelkovanın cesedine yüzümü
Şimdi, gülüşümü bana yeniden getiren bugünüme itaat et
Ve terk et ömrümü
-III-
-mutluluk, kelimelerimi affettiğinde;
İçimde okunuyorsun sevdiceğim
İçinle dokunuyorsun gözbebeğime
Konuşmaya başladığında, sonsuza dek duymak istiyorum sesini
Ve sevmek seni
Kalbimi veriyorum şimdi ellerine
İçinde yalnız senin kalbinle...