Gözlerinde bulutlar, dolaşıyor simsiyah
Yağıyorsun içime âniden sağnak sağnak
Yaprağına gam yeli eserken sabah sabah
Gözyaşımla ıslanır, sendeki beyaz yanak
Tacını taşa vurmuş, bir ihânet rüzgârı
Gazeller kefenlemiş, çocuk umutlarını
İçindeki bahârın görmeden sonbahârı
Karıncalar taşımış, çoktan tabutlarını
Ağustosböcekleri, başında keman çalmış
Hüzünlü rüzgârların, korosuna uyarak
Melekler seni görmek, için yere alçalmış
Yıldızlar misâli tâ gökyüzünden kayarak
Ruhunun kanatları, kırık ve param parça
Hiç saran olmadı mı, şefkatle, merhametle
Kanayan kalbin ise, kırk yamalı bir bohça
Delik deşik olmuş hep, hançer-i ihânetle
Sen ağladığında ben hiç dayanamıyorum
Keşke dokunabilsem, âh keşke silebilsem
Senden b
aşkasını ben, niçin anamıyorum
Bunun bir nedenini, ah keşke bilebilsem
Sadece bana kalsın, kalbinin
aşk zimmeti
Güzel papatyanın ne işi var çamurlarda
Bok böceğine verme, artık insan kıymeti
Senin yerin dağlar ne işin var çukurlarda
Küsme artık güneşe! Küsme şu mevsimlere
Bahârları müjdele, kırda çiçek açarak
Hep gülen yüzünle bak, hased yeşil çimlere
Bu kelebek, kokuna, sana geldi uçarak
Soner ÇAĞATAY 13 Haziran 2011 / Wuppertal / Almanya